İnsanlık, tarih boyunca eşitsizlikler içinde adalet arayışı serüvenine devam ediyor. Bilginin katma değeri öne çıkmakta, bildik yerde bir iyiye bir kötüye kullanılmakta, “İzm”leri takip edenlerin yerini, Twitter hesapları üzerinden “Follower”lar almakta:
İletişim çağının hâkim güçleri; açık toplum hedefleriyle her şeyi şeffaflaştırıp, toplumları birbirine yaklaştırmakta, bilgi ve kültür alışverişleri, fırsat eşitlikleri için inanılmaz fırsatlar doğurmakta, küreselleşme yoluyla bir koldan eşitleştirip, öbür koldan eşitsizlikleri derinleştirirken:
Karşı cephesinde silah tacirleri, yeraltı kaynakçıları ve yan taşeronu sektörler, savcı güçler, hala kapalı ve karşıt toplum düzeneğiyle çatışmaları körüklemekte, sıcak savaşları, soğuk savaşları bitirdiler, bu kez bu çağda medeniyetleri çarpıştırmaya kalkmakta:
Oysa günümüzde çatışanlar asla medeniyetler değil, asıl olan; var olan ekonomik güçler, iş dünyası ikiye ayrılmakta, çatışmaktadır. Konu budur, soru şudur: İyi para, kötü parayı kovacak mıdır?
Kölelik, şövalyelik, serflik, zanaatkârlık… Kol gücü işçilik, fabrikasyon işverenlik… Statüler, katmanlaşmalar. Krallıklar, prenslikler. Ruhbanlar, polit bürolar… Gitgide geride, demode kaldılar:
Güç oyununun yeni aktörleri: Servetlerini ve servet farklılıkları üzerine kurulu düzen erklerini korumak isteyen Şövalye Kırıntıları ile bilginin, iletişimin yaygınlaşmasıyla küresel bir yeni düzen peşindeki Teknoloji Serfleri’dir. Artık ofis köleleri ya da paralı askerler var. Bir yanda bilgi sayan, öbür cephede yakıp yıkan insan. Oysa: “Ölümlü dünya, ölümlü insan, ha âlim olsan, ha zalim olsan…”
Maurice Duverger, “Sosyolojik Politik” adlı eserinde, dip notlarından birinde anlatmakta:
“18 ve 19. yüzyıllarda Kuzey Amerika kıtasını sömürgeleştiren Avrupalıların, bu kıt’adaki doğal kaynakları değerlendirmek üzere Afrika’daki zencileri tutsak alıp köle olarak kullandıklarını görüyoruz. Böylece başlayan “zenci köleler” dönemi Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sonuna değin sürdü. Bu Afrikalı köleleştirmesi döneminde toplam olarak 50 milyon insanın Atlantik ötesine götürüldüğü, bunların 25 milyonunun yolda öldükleri hesaplanmıştır.”
Daha yakına da, uzağa da bakılsa vaziyet aynıdır. Bir yanda istilalar, engizisyonlar, soykırımlar. Öte yanda Magna Carta, 1789 İhtilali, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi.
İnsanoğlu ilkel itkilerini önceleri engizleyerek, sonraları dizginleyerek kuşaklar boyu törpüledi ise de, henüz sadece törpüleyebildi, tam kestirip atamadı.
Tarih notumuz böylesine kırık iken, coğrafyadan da sınıfta çaktık.
Kendimizle bir nebze barıştıysak da, doğayla henüz anlaşamadık.
Çağları devirdik de geldik, yer üstü güzel, yer altı zengin, bahtı kara Afrika, hala acıların kıtasıdır. Ne fakirlik, ne de göç bitmiştir:
Her gün yüzlerce Afrikalı açlık ve sefalet içinde, dünyadan habersizce, gece haberlerinde yılda birkaç kez birkaç altyazı ya da iki magazin arası verkaç görüntülerde, Avrupa kıyılarında o koydan bu koya kovalanmakta, sessizce boğulup, ölmekte, kemikleri sayılsa da, cesetleri sayılmamaktadır.
İnsanlığın karanlık yüzü böyle dipnotlarda, altyazılarda saklıdır.
Nasıl olsa “iki ileri bir geri” zekâmız var, gün gelir suni teneffüs, genetik çoğaltma yaparız, ona mı güvenmekteyiz?
Sanayileşme bitince, sunileşmeye mi geçeceğiz?
Sunileşeceksek, niye sanayileşmekteyiz?
Birbirimize, diğer canlılara, bitkilere, ağaçlara, bilcümle doğamıza ezcümle suç işlemekteyiz.
Hikâyenin ta başında, başımıza gökten üç elma düşmüş. Birini “Adem ve Havva” yemiş, biletimiz sanki o an kesilmiş, o günden beri hem suçlu hem güçlü yaşamakta, diğer iki elmanın tepemize nükleer bombalar şeklinde yağacağı günü mü beklemekteyiz?
Suç işledikçe güçlenmekte, güçlendikçe yol aldığımızı zannetmekteyiz.
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
Kadro baya iyi gitmek lazım ...
çok beğenerek okudum başarılar ...
Teşekkürler yenibir iş ekibi saygılar ...
Kesinlikle dikkate alınması gereken hususlar. ...
harika sosyal medaya baya iyi oldu herkez onu kullanıyor ...
Yenibiris.com || Copyright © Tüm Hakları Saklıdır 2000-2018