İletişimci olmanın en belalı yanı sabah 9 akşam 6 bir iş olmamasıdır muhtemelen. İletişimci iseniz aklınız “dur şimdi tatildesin, mesai saati dışındasın” demez çalışır durur. Ben bazen rüyalarımda toplantıya giriyorum, epeyce tartışmalı, nedenli sonuçlu toplantılara hem de… Sabah bir kalkıyorum toplantıdan çıkmışım, nasıl yorgunum!
İşine tutkuyla bağlananlar yazı dizisinde bu kez iletişimci Neslihan Muradoğlu ile konuştuk. Efendim kendisi habire iş düşünür, habire fikir üretir, ürettiğini genellikle de hayata geçirir. Üretmemişse mutlaka acil bir şey olmuştur. Bu durumlar karşısında çabuk toparlanmasını bilir. İşini çok ciddiye alır, aynı zamanda çok da matraktır. İlk işinde üst üste yaşadığı başarısızlıklarından işinin inceliklerine, her şeyi anlattı… İletişimcilik işi nerden kanınıza girdi? Kimler önayak oldu? Üniversiteye giderken ek bütçe yaratmak için çalışmak zorunda kaldım. Kendi girişimlerim ve Bursalı işadamı (bana göre bir aziz) Adnan Ener sayesinde Bursa’da bir ajansta işe başladım. İlk işim müşteri temsilciği idi. Başarısız oldum. Aynı yerde ikinci işim küçük ilan sayfalarını hazırlamaktı. Özel bir yetenek gerektirmiyordu. Aynı yerde üçüncü işim metin yazarlığı idi. Fena değildim ama dikkatim ve iş disiplinim zayıftı. Aynı yerde dördüncü işim matbaada müşteri temsilciliği idi, pek te parlak sayılmazdım. Aynı yerde boş kalınca telefonlara da baktım, tashih ve redaksiyon da yaptım, getir götür işinde de çalıştım. Aynı yerde beşinci işim radyo spikerliği idi. Orda iyiydim galiba.
Bu arada ajansın sahibi de inanılmaz sabırlı imiş. Baksanıza aynı grup içinde 5 farklı konumda denemiş beni. Herhalde bu kızdan adam olmaz diye düşünmüştür ama yılmamış!
İstanbul sizi ne zaman çekti kendine? İstanbul maceram reklamcılığa devam diye, küçük bir ajansta müşteri temsilciliği ile başladı. Sonra da bir yazılım sirketinde reklam ve halkla ilişkiler sorumlusu olarak çalıştım. Oradan istifa edip 15 yıldır var olduğum Medea’nın müşteri temsilciliğine soyundum. Onca zamandır öğrendiklerimi artık anlamış olacağım ki hala bu ajansta yöneticilik yapıyorum.
Ajans bünyesinde yapılan her işten biraz haberim olması, ilk ajansımdaki savrulmalarımın sonunda elimde kalan en önemli şey. Beceriksizliklerimin toplamı beceriye dönüştü sonunda… Ve şimdi iletişimciyim diyebiliyorsam, kendi alanımda ismini duyurmuş bir yönetici isem bu da bana güvenen insanların olması sayesinde.
Bu iletişim işi nazik bir konu. Bunu iyi yönetemeyen şirketler ciddi zarar gördü. Yani vezir de eder, rezil de. Bunca yıl ne biriktirdiniz? Yazmak bence beni en iyi ifade eden iş. Birçok meslek sahibi sadece kendi alanını bilir ama iletişimciler hizmet verdikleri her alanı bilmek zorundadır. Bu zenginlik beni daima heyecanlandırır. İyi bildiğim bir sektörde ikinci bir müşterim olduğunda kendime deneyimlerimden dolayı güvenebilirim ama hiç bilmediğim bir alanda yeni bir müşterim olursa bilmediklerimden dolayı heyecanlanırım. Düşünün bir gün bir mobilya firması sayesinde eksantrik milin neye yaradığını öğrenirsiniz, bir başka gün ise bir eviye firması size silgraniti, silacronu öğretir. Sonuçta tüm bu bilinenler pazarlama iletişim yolunda birleşir ama duyduklarınız, yazdıklarınız, anladıklarınız size kalır. Bence iletişimci olmanın en heyecanlı yanı bitmeyen öğrenme süreci. Bunu da laf olsun diye değil tüm samimiyetimle söylüyorum.
EVDE ÇİZDİM, BU LOGONUN AYNINI YAPIN
İşin belalı yanları? Başkalarına göre en belalı yanı sabah 9 akşam 6 bir iş olmamasıdır muhtemelen. İletişimci iseniz aklınız dur şimdi tatildesin, mesai saati dışındasın demez çalışır durur. Ben bazen rüyalarımda toplantıya giriyorum, epeyce tartışmalı, nedenli sonuçlu toplantılara hem de… Sabah bir kalkıyorum toplantıdan çıkmışım nasıl yorgunum! Ama gün başlıyor yine. Bence en belalı yanı ise, kurumsal olmayan şirketlerin yöneticilerine iletişimin bir bedeli olduğunu ve uzun vadeli düşünmeleri gerektiğini anlatabilmek. Kriz döneminde iletişim dünyasının birçok alanındaki yavaşlama da bu sebepten doğuyor. Beni de açıkçası en çok bu yoruyor. Yoksa “ben bir logo istiyorum ama bir saniye evde çizdim bunun aynısı olsun” diyen müşteri artık beni kızdırmıyor, aksine güldürüyor.
İşine tutkuyla bağlı olduğunu anladığınız an? Çok iyi bir fikrin aklıma düştüğü, gecenin bir yarısı da olsa –ki genelde öyle olur- birini bulup bunu paylaşma zorunluluğu hissettiğim tüm anlar tutkumun derinliğini anladığım anlardır. Çok yeni bir girişim fikri bende bunu yarattı. İnternette o an online kimse olmasaydı sanıyorum sabaha karşı üçte birini arayacaktım ya da eşimi uyandıracaktım. Bu işten para nasıl kazanılır? Bu işten çok para kazananlar yanıt versin buna, ben de okuyayım!
GECELER BENİM Yeni bir fikir düşünürken nasıl bir fiziki ortam oluşturursun kendine? Hayalciyim. Çok okurum, çok yazarım. Boş boş oturduğum an sayısı ancak deniz kenarında güneşlendiğim anlarla sınırlıdır. Ama temiz bir ortam, düzenli bir masa (çünkü genelde değildir), ev halkının sağlıklı olduğunu bilmek, yattığım zaman okuyacağım iyi bir kitabın beni beklediğini bilmek daha kolay çalışmamı sağlar. Gündüz çok telefon, çok eposta, çok soru yanıtlamam gerekir, geceler bana kalır. Kendine nasıl hedefler koyarsınız? Bütünü bölmeyi parçalamayı ve öyle işe başlamayı çok yeni öğrendim. Önümde duran bu kocaman iş bitecek yerine, işin şu kısmı bugün bitsin demeyi… Bu beni son iki senedir rahatlattı. Hayallerimi hedefliyorum. Sonra nasıl hayata geçiririm diye akıl projeleri üretiyorum. Arada dinlenmek için yazıyorum ve asıl hedefim olan yazarak yaşama fikrini böylece hep yakınımda tutmuş oluyorum. ONLINE İŞ GÖRÜŞMESİ DE YAPARIM
Ekip arkadaşı alırken neleri sorgularsınız? Bir kere iyi insan olmasını! İyi insanı gözünden falan anlıyor da değilim ayrıca. Uzun uzun sohbetler ederim adaylarla. İşi almasalar da pek çoğu ile kontağım devam eder. Bugün alamadığım bir adayı, 3 sene sonra hadi gel diye çağırdığım olmuştur. Benim için o aday, bir aday olmanın dışında yepyeni bir insandır. Yarın bir müşteri olarak karşıma çıkabilir, akrabam bile olabilir. Ona ofisimde görüşmede olduğu süre içinde bu bilinçle, sevgiyle ve saygıyla davranmaya çalışırım. Tabii karşılığını da beklerim. Gerçekten sıradışıdır iş görüşmelerim tüm çalışanlarım bunu onaylarlar. En son online ve görüntülü bir iş görüşmesi yaptım, vaktim yoktu ve bence en uzun soluklu çalışanlarımdan biri olmaya aday bu görüşmeyi yaptığım kişi. Günün sonunda entellektüel bakışı, ekibe benzerliği, uyumu, hayata bakışı benim kendi kriterlerimle puanladığım şeyler… Sonuçta sokakta gördüğü bir kediyi tekmeleme ihtimali olan biriyle çalışamam. Kitap okumayan, küresel ısınma ile ilgili tedirgin olmayan, izlemeyen, görmeyen, bir konuda kendini sorumlu hissetmeyen, hayatı ve kendisini sevmeyen birini istemem. Ve bugün çalıştığım herkesi bu kadar sevmemin sebebi bence iş dışında, bu tarz ortak paydaları paylaşmamız.
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
İşine tutkuyla bağlananlar yazı dizisinde bu kez iletişimci Neslihan Muradoğlu ile konuştuk. Efendim kendisi habire iş düşünür, habire fikir üretir, ürettiğini genellikle de hayata geçirir. Üretmemişse mutlaka acil bir şey olmuştur. Bu durumlar karşısında çabuk toparlanmasını bilir. İşini çok ciddiye alır, aynı zamanda çok da matraktır. İlk işinde üst üste yaşadığı başarısızlıklarından işinin inceliklerine, her şeyi anlattı…
İletişimcilik işi nerden kanınıza girdi? Kimler önayak oldu?
Üniversiteye giderken ek bütçe yaratmak için çalışmak zorunda kaldım. Kendi girişimlerim ve Bursalı işadamı (bana göre bir aziz) Adnan Ener sayesinde Bursa’da bir ajansta işe başladım. İlk işim müşteri temsilciği idi. Başarısız oldum. Aynı yerde ikinci işim küçük ilan sayfalarını hazırlamaktı. Özel bir yetenek gerektirmiyordu. Aynı yerde üçüncü işim metin yazarlığı idi. Fena değildim ama dikkatim ve iş disiplinim zayıftı. Aynı yerde dördüncü işim matbaada müşteri temsilciliği idi, pek te parlak sayılmazdım. Aynı yerde boş kalınca telefonlara da baktım, tashih ve redaksiyon da yaptım, getir götür işinde de çalıştım. Aynı yerde beşinci işim radyo spikerliği idi. Orda iyiydim galiba.
İstanbul sizi ne zaman çekti kendine?
İstanbul maceram reklamcılığa devam diye, küçük bir ajansta müşteri temsilciliği ile başladı. Sonra da bir yazılım sirketinde reklam ve halkla ilişkiler sorumlusu olarak çalıştım. Oradan istifa edip 15 yıldır var olduğum Medea’nın müşteri temsilciliğine soyundum. Onca zamandır öğrendiklerimi artık anlamış olacağım ki hala bu ajansta yöneticilik yapıyorum.
Bu iletişim işi nazik bir konu. Bunu iyi yönetemeyen şirketler ciddi zarar gördü. Yani vezir de eder, rezil de. Bunca yıl ne biriktirdiniz?
Yazmak bence beni en iyi ifade eden iş. Birçok meslek sahibi sadece kendi alanını bilir ama iletişimciler hizmet verdikleri her alanı bilmek zorundadır. Bu zenginlik beni daima heyecanlandırır. İyi bildiğim bir sektörde ikinci bir müşterim olduğunda kendime deneyimlerimden dolayı güvenebilirim ama hiç bilmediğim bir alanda yeni bir müşterim olursa bilmediklerimden dolayı heyecanlanırım. Düşünün bir gün bir mobilya firması sayesinde eksantrik milin neye yaradığını öğrenirsiniz, bir başka gün ise bir eviye firması size silgraniti, silacronu öğretir. Sonuçta tüm bu bilinenler pazarlama iletişim yolunda birleşir ama duyduklarınız, yazdıklarınız, anladıklarınız size kalır. Bence iletişimci olmanın en heyecanlı yanı bitmeyen öğrenme süreci. Bunu da laf olsun diye değil tüm samimiyetimle söylüyorum.
İşin belalı yanları?
Başkalarına göre en belalı yanı sabah 9 akşam 6 bir iş olmamasıdır muhtemelen. İletişimci iseniz aklınız dur şimdi tatildesin, mesai saati dışındasın demez çalışır durur. Ben bazen rüyalarımda toplantıya giriyorum, epeyce tartışmalı, nedenli sonuçlu toplantılara hem de… Sabah bir kalkıyorum toplantıdan çıkmışım nasıl yorgunum! Ama gün başlıyor yine. Bence en belalı yanı ise, kurumsal olmayan şirketlerin yöneticilerine iletişimin bir bedeli olduğunu ve uzun vadeli düşünmeleri gerektiğini anlatabilmek. Kriz döneminde iletişim dünyasının birçok alanındaki yavaşlama da bu sebepten doğuyor. Beni de açıkçası en çok bu yoruyor. Yoksa “ben bir logo istiyorum ama bir saniye evde çizdim bunun aynısı olsun” diyen müşteri artık beni kızdırmıyor, aksine güldürüyor.
İşine tutkuyla bağlı olduğunu anladığınız an?
Çok iyi bir fikrin aklıma düştüğü, gecenin bir yarısı da olsa –ki genelde öyle olur- birini bulup bunu paylaşma zorunluluğu hissettiğim tüm anlar tutkumun derinliğini anladığım anlardır. Çok yeni bir girişim fikri bende bunu yarattı. İnternette o an online kimse olmasaydı sanıyorum sabaha karşı üçte birini arayacaktım ya da eşimi uyandıracaktım.
Bu işten para nasıl kazanılır?
Bu işten çok para kazananlar yanıt versin buna, ben de okuyayım!
GECELER BENİM
Yeni bir fikir düşünürken nasıl bir fiziki ortam oluşturursun kendine?
Hayalciyim. Çok okurum, çok yazarım. Boş boş oturduğum an sayısı ancak deniz kenarında güneşlendiğim anlarla sınırlıdır. Ama temiz bir ortam, düzenli bir masa (çünkü genelde değildir), ev halkının sağlıklı olduğunu bilmek, yattığım zaman okuyacağım iyi bir kitabın beni beklediğini bilmek daha kolay çalışmamı sağlar. Gündüz çok telefon, çok eposta, çok soru yanıtlamam gerekir, geceler bana kalır.
Kendine nasıl hedefler koyarsınız?
Bütünü bölmeyi parçalamayı ve öyle işe başlamayı çok yeni öğrendim. Önümde duran bu kocaman iş bitecek yerine, işin şu kısmı bugün bitsin demeyi… Bu beni son iki senedir rahatlattı. Hayallerimi hedefliyorum. Sonra nasıl hayata geçiririm diye akıl projeleri üretiyorum. Arada dinlenmek için yazıyorum ve asıl hedefim olan yazarak yaşama fikrini böylece hep yakınımda tutmuş oluyorum.
ONLINE İŞ GÖRÜŞMESİ DE YAPARIM
Ekip arkadaşı alırken neleri sorgularsınız?
Bir kere iyi insan olmasını! İyi insanı gözünden falan anlıyor da değilim ayrıca. Uzun uzun sohbetler ederim adaylarla. İşi almasalar da pek çoğu ile kontağım devam eder. Bugün alamadığım bir adayı, 3 sene sonra hadi gel diye çağırdığım olmuştur. Benim için o aday, bir aday olmanın dışında yepyeni bir insandır. Yarın bir müşteri olarak karşıma çıkabilir, akrabam bile olabilir. Ona ofisimde görüşmede olduğu süre içinde bu bilinçle, sevgiyle ve saygıyla davranmaya çalışırım. Tabii karşılığını da beklerim. Gerçekten sıradışıdır iş görüşmelerim tüm çalışanlarım bunu onaylarlar. En son online ve görüntülü bir iş görüşmesi yaptım, vaktim yoktu ve bence en uzun soluklu çalışanlarımdan biri olmaya aday bu görüşmeyi yaptığım kişi. Günün sonunda entellektüel bakışı, ekibe benzerliği, uyumu, hayata bakışı benim kendi kriterlerimle puanladığım şeyler… Sonuçta sokakta gördüğü bir kediyi tekmeleme ihtimali olan biriyle çalışamam. Kitap okumayan, küresel ısınma ile ilgili tedirgin olmayan, izlemeyen, görmeyen, bir konuda kendini sorumlu hissetmeyen, hayatı ve kendisini sevmeyen birini istemem. Ve bugün çalıştığım herkesi bu kadar sevmemin sebebi bence iş dışında, bu tarz ortak paydaları paylaşmamız.
Kadro baya iyi gitmek lazım ...
çok beğenerek okudum başarılar ...
Teşekkürler yenibir iş ekibi saygılar ...
Kesinlikle dikkate alınması gereken hususlar. ...
harika sosyal medaya baya iyi oldu herkez onu kullanıyor ...
Yenibiris.com || Copyright © Tüm Hakları Saklıdır 2000-2018