( ) Üstelik bir de kitap yazmış. Benim paylaşacağım görüşlerim ise bilimsel araştırmalara değil tamamen kendi gözlemlerime dayanıyor. Horozluk kabadayılıktan, dayılıktan, tacizden, farklı bir deyiş… Belki de horozlanmanın tacizden, kabadayılıktan farkı, bu davranışın hemen anlaşılamaması, tarif edilememesi. Örneğin, kabadayı Türk Dil Kurumu sözlüğünde, iyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse, yürekli, bir şeyin en iyisi, başta geleni olarak yer alıyor. Dayılık ise güç gösterisinde bulunmak şeklinde tanımlanıyor. Horozlanmak da kabadayı tavrı takınmak, çalım satmak anlamında kullanılıyor. Taciz ( ) meselesi ise tedirgin etme, rahatsız etme, bezdirme, yıldırma olarak geçiyor. <br><br>
Hafiften şiddetliye doğru, horozlar, dayılar, kabadayılar, taciz edenler, şiddet kullanarak taciz edenler şeklinde sıralayabiliriz. <br><br>
Sosyal yaşamımızda kabadayılığa biraz olumlu bir anlam yüklenir. Hele de mahalle jargonunda, kabadayılar adeta mahallenin koruyucusudur, kol kanat gerenidir. Unutmamamız gereken temel konu, bunların; can, mal ve sosyal güvenliğin sağlanamadığı ortamlarda, otoritenin zayıfladığı durumlarda, ortaya çıkmalarıdır. <br><br>
Bu tür davranışlar, bizi ister istemez okul yaşamına götürür. Okulda, sınıfta, grupta, takım da birileri öne çıkarak kendini göstermek isterler. Bu kişilerin liderlik özelliği ağır basar ve kendi kompleksleri ile baş edebilirlerse, hırslarına yenik düşmezlerse grup üyeleri tarafından kabullenilir ve doğal lider olurlar. Aynı durum yetişkinler için de geçerlidir. Horoz yapılı kişiler iş ortamında da yeteneği ve birikimi olmadığı halde yönetime talip olurlar. <br><br>
İşyeri horozları şehir horozlarıdır, ne zaman ötecekleri belli değildir, kâh erken öterler, kâh geç! Erken öttükleri için cezaya da uğramazlar. <br><br>
Sosyal becerilerinde ve eğitimlerindeki eksiklikler, yetişme ve yetiştirilme modelindeki farklılıklar onları değişik davranmaya iter. Bu davranışların arkasında bazen kıskançlık ve hırs da saklanmış olabilir. Çocukluklarında kabadayılık kurbanı olanlar da fırsat bulduklarında dayılaşıp, horozlanıp kolayca zorba kılığına girebilirler. Yumuşak huylu, kendi halinde çalışanlara horozlanırlar. Yavaş yavaş şirketteki huzuru bozarlar. <br><br>
Bu tiplere yetki verildikçe azarlar! Kendi fikirlerini bağırarak ve abartılı el kol hareketleri ile savunurlar. Konuşurken, dinlerken muhataplarına dokunurlar. Yüksek sesle konuşurlar, kahkahalar atarlar. Uzlaşmacı olmadıklarından sık sık anlaşmazlık çıkarırlar. Başkalarının fikirlerini kendi fikirleri imiş gibi sahiplenirler. <br><br> Amaçları otoriteyi kendi ellerinde tutmaktır. Kendilerine yağ çekilmesinden pek memnun olurlar. İş üretmezler, yazı yazmazlar, adeta elleri kalem tutmaz. Yapılan iyi işleri sahipleniverirler. Bir de düzgün konuşurlar, demagoji ( ) ustasıdırlar…<br><br>
Horozlar genel de çabuk sinirlenirler, saldırgan davranışlara bürünürler. Farklı düşünenleri düşman gibi görür kendi duruşlarını korumaya yönelik tutumlar takınırlar. Kendileri ile ilgili konularda sert karşılıklar verirler. Rahatlıkla kabalaşabilirler. Takıntıları vardır. Dalga geçmek onlar için çok olağandır. Fiziksel şiddet yerine psikolojik istismar, sözlü korkutma, gözdağı verme, sindirme yoluna giderler. Bir tür davranış bozukluğudur yani! Öyle bir bozukluk ki disiplin ve otorite karşısında sinerler. <br><br>
Kurbanlarını astları arasından seçerler, üstlerine karşı dalkavukluk edip onların güvenini kazanırlar. Üstlerinin yanında kurbanlarını savunma gösterisi yaparlar. Bunu yaparken alay etme, dalga geçme kozlarını kullanırlar. <br><br>
Sanırım özetlediklerim size hiç de yabancı gelmedi. Yazık ki işyerlerinde böyle tiplerle karşılaşılıyor. İşin kötüsü yaptıkları yasadışı ya da firmanın yönetmeliklerine de aykırı değildir, ama kurbanlara zarar vereceği ve moralini bozacağı kesindir. Morali bozulan kişilerin performansı ve dolaylı olarak şirketin verimliliği düşer. Bu tür davranışlar kurum içi çatışmayı arttırır ve kurum imajını olumsuz etkiler. <br><br>
Daha da kötüsü tepe yöneticiler göz yumdukça bu insanlara alışılır… En uç nokta ise horozlara dayanamayanların bazılarının istifasına kadar uzanabilir. <br><br> Şirketlerde bu kişilere karşı hızla önlem alınmalı ve kabadayılıkların hoşgörülme kültürünün yerleşmesine asla izin verilmemelidir. Kurumun zarar görmemesi için yöneticiler ve İK’lar birlikte tavır almak zorundadırlar. <br><br>
Şimdi birlikte birkaç sorunu ele alalım: <br><br>
1. Sorumlu olmadığınız bir ekipte birinin bu tür rahatsız edici horozca davranışlarını gördünüz…<br><br>
Böyle bir sorunu asla kendi kendinize çözmeye kalkışmayın. Bu gibi durumlarda gördüklerinizi ekibin yöneticisi ile paylaşmak en doğrusu. Gerekirse yardımcı olabileceğinizi belirtin. Durumu takip edin. Davranışlar devam ediyor mu? Huzursuzluğa neden oluyor mu? <br><br>
2. Ofis dışında bu tip bir olaya tanık oldunuz…<br><br>
Sorunun kökeni ne olursa olsun, aynı kurumun elemanları arasında biri kurban konumuna düşmüşse; yapılacaklar yine aynıdır. Ancak, her ne kadar, ofis dışında olanlar ofis dışında kalmalı ise de görmemezlikten gelmemelisiniz. Olanları gördüğünüzü hissettirip, yumuşak bir müdahalede bulunabilirsiniz. <br><br>
3. Diyelim ki biri size horozlanıyor, sindirilmek isteniyorsunuz, gözdağı vermeye kalkışıyor…<br><br>
Asla izin vermeyin. Kendinize güvenin ve bu tür davranışların sorunları çözemeyeceğini anlatın. Bu kişilere karşı alttan aldıkça onlar üste çıkarlar. Mutlaka karşılık verin. Hatta bir mesai arkadaşınızdan yardım isteyebilirsiniz. Olaya başka arkadaşlarınızın tanık olmasını sağlamak iyi bir yoldur. Yine olmuyorsa, yöneticileriyle, ya da patronla görüşmekte yarar var. <br><br>
4. Sürekli, horozun baskılarına maruz kalan birini görüyorsunuz, fakat gizliyor… Çoğu kurban karşılaştığı durumları gizler, anlatmaktan sıkılır, utanır. Açığa vurmanın daha kötü etki yapacağını düşünür. Başkalarının karışmasını istemez. Şikâyetçi olmaz, içine atar. Hatta sizin gözlemlediklerinizi paylaşmanız onları rahatsız eder. Kendilerine ve kuruma verilen zararın farkında değildirler. Burada önemli olan horoz davranışlarının yerleşmesini önlemek ve tolere edilmeyeceğini kendisine bildirmektir. <br><br>
Olayı kendi gözlemlerinize dayandırarak çözmek durumunda kalabilirsiniz. İzlemeye devam etmelisiniz. Yöneticilerin ve esasen İK’ların bir sorumluluğu da tıpkı taciz olaylarında olduğu gibi horoz kurbanlarına da yardımdır. <br><br>
<b>Şirketlerde neler yapılmalı?</b><br><br> Tüm yöneticiler bu davranışlara karşı tavır almalı ve kesinlikle izin vermemelidir. Bu davranışlara maruz kalanların saklamaması için şirket politikalarıyla yaklaşımlar üretilmelidir. Kabadayılığın, horozluğun kabul edilemeyecek bir davranış olduğunu herkes bilmelidir. Önlemler önceden alınmalı, kesinlikle hoşgörülü davranılmamalıdır. Olumsuz sinyaller alındığında, potansiyel horozlara fırsat verilmemelidir. <br><br>
<b>Eğitim </b><br><br> Stres, duyguları kontrol altında tutma türü eğitimlerin yanı sıra takım olma, iletişim, güç insanlarla baş etme gibi davranış eğitimleri düzenlenmesi yararlı olmaktadır. Aşağılayıcı lakapların kullanılmaması eğitimler aracılığıyla vurgulanmalıdır. Davranış problemlerine odaklanmış seminer ya da konferans düzenlenmesi, profesyonellerden yardım alınması düşünülmesi gereken çözümlerdendir. Bu tür davranış bozukluğu olan kişilere öfkelerini kontrol edebilmeleri ve empati oluşturabilmeleri için yardımcı olmak gerekir. <br><br>
<b>Çalışma arkadaşlarınıza size ulaşma fırsatı verin</b><br><br> Yöneticilerin açık kapı politikası uygulaması, horozların kurbanı olan çalışanların başlarına gelenleri paylaşmalarını kolaylaştırır. Onlara zaman ayırmalı ve dinlemelisiniz. Eğer biri konuşma niyeti ile yaklaşmışsa mutlaka açılmasına olanak sağlanmalıdır. Böylece telkin etmek, güven vermek de mümkün olur. <br><br> Durumu araştırdıktan sonra düzeltme amacıyla horozla kurban arasına girilebilir. Durum daha kötüye gitmeden çözüm bulma şansı olabilir. Mümkünse birlikte sohbet ederek sorunlar büyümeden önlenebilir. Bu toplantılarda bir profesyonelden yardım istemek sizi zor duruma düşmekten kurtarabilir. <br><br>
<b>Horozluğu azaltıcı önlemler </b><br><br> Horozlar da kendilerini kontrol edebilirler. Tamamen değiştirilemese bile etkisi azaltılabilir. İşte birkaç öneri: <br><br> – Yöneticileri durumdan haberdar ederek alınacak önlemlere katılmalarını sağlamak <br><br> – Başkalarını kırmanın, huzursuz etmenin sonuçlarını paylaşmak <br><br> – Saldırgan davranışlara karşı hazırlıklı, kararlı ve hızlı olmak <br><br> – Tüm saldırganlık vakalarının takipçisi olduğunuzu ve görmemezlikten gelmediğinizi hissettirmek<br><br> – Kurbanların ve diğer çalışanların sorunlarını ve önerilerini anlatabilecekleri şikâyet olanakları oluşturmak (şikâyet / öneri kutuları gibi) <br><br> – Şikâyetlerin dikkate alındığını göstermek fakat şikâyet kültürü oluşturmamak <br><br> – Tüm çalışanları ikili ilişkilerde pozitif olmaya özendirmek <br><br>
<b>Sonuç</b> <br><br> Horozluk, dayılık, kabadayılık çalışanların kendilerini güvende hissetmemelerine neden olur. Oysa güven şirketler için son derece önemli bir değerdir ve iki yönlüdür: Kendine güvenmek yani özgüven ve başkalarına güvenmek yani güvende olmak. Güvenli ortam çalışanların yeteneklerini ve birikimlerini işlerine yansıtabilmelerini kolaylaştırır. Bu nedenle, İK’lar görev tanımlarında açıkça yazılmasa da dayılıklara horozluklara karşı önlemleri almak ve farkındalığı artırmak rolünü de üslenmeliler. <br><br>
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Merhaba, Home Office iş ilanları için 👉 yenibiris.com #OİŞSENDE! ...
Merhaba, iş ilanlarına göz atmak için yenibiris.com sitemizi ziyaret e ...
Yurtdışı iş ilanları için 👉 yenibiris.com #oişsende! ...
Merhaba, çok teşekkür ederiz. Bu tarz bilgilendirici yazılardan haberd ...
Bilgilendirici konu elinize sağlık ...
Yenibiris.com | Copyright © Tüm Hakları Saklıdır 2000-2020