Günümüz yaşam koşullarında bireylerin isteklerini ve hedeflerini hayata geçirmekte zorlandıklarını görüyoruz. Yaşam koşullarında sorumlulukların altında kalarak maalesef kendi hedeflerine doğru ilerlemek için adım atma cesaretini bulamıyorlar. İstek noktasına gelip eylem noktasına geçememek, çağımızın en büyük sorunlarından biri. Gelişim Enstitüsü Kurucusu, Gelişim Lideri ve Eğitmen Yasemin Sungur bireylerin hayatlarında ertelediği, bitiremediği şeyleri tamamlamaları ya da başka bir açıdan bakıldığında bırakmak istediklerinden vazgeçmeleri için onlara rehberlik sunduğu Harekete Geç Online Gelişim Programı ile harekete geçmelerini sağlıyor. Zamandan ve mekandan özgür bir şekilde, dünyanın her yerinden istediğiniz zamanda ulaşabileceğiniz online eğitimlerle ön plana çıkmayı hedefleyen ve bu yolda pandemi sürecinden önce kendi deyimiyle dijital dünyaya geçmek için ‘’Harekete Geçen’’ Yasemin Sungur ve Gelişim Enstitüsü bu alanda lider olmak için çalışmalarına devam ediyor.
Yaşamın içinde harekete geçmekte zorlanan bireylerin bir diğer sorunu da odaklanmak. Toplumun genelinde odaklanmak konusunda sorun yaşandığını gözlemleyen ve sunduğu eğitimlerde özellikle bu konuyu geri bildirim olarak alan Yasemin Sungur bu konunun korona virüs nedeniyle evlerde kaldığımız süreçte daha da ilerlediğini belirtiyor. 7’den 77’ye tüm bireylerde yaşanan bu sorunun ilerleyen zamanda çok daha fazla soruna neden olabileceğini ve tüm alanlarda bireysel ve tabii kurumsal olarak verimin azalacağını vurgulayan Yasemin Sungur, dikkatimizi toplamak ve odaklanmak konusunda herkesin uygulayabileceği adımlar ve kendi deneyimlerinden oluşan Odaklanmak online eğitim programı ile değerli bilgilerini bizlerle paylaşıyor.
Harekete geçmek ve harekette olmak bir yaşam belirtisidir. Kendi hayatımızın sorumluluğunu aldığımızı gösteren ve bu konuda adımlar attığımızı, hedeflediğimiz konularda planladığımız şekilde, doğru adımlarla kendi yolculuğumuzu yaptığımızın bir göstergesidir.
Harekete geçmek konusunda sorun yaşayan kişi kararsız olduğu, ne istediğini bilmediği, korkuları olduğu için, korkularının yarattığı endişeler nedeniyle harekete geçemiyor. Harekete geçmeyi aslında çok istiyor, bunu sürekli düşünüyor ve söylüyor. Ancak doğru kararı vermek için var olan durumu değerlendirip, kendini gözlemleyip, kaynaklarını fark edip, neler yapması gerektiğiyle ilgili adım atmaya da korkuyor. Kendini gözlemlemek, kendini tanımak, ne istediğini bilmek kişiyi hızlıca doğru ve cesur kararları almaya götürecek. Ancak kişi emin olmadığı için o kararı veremiyor. Karar veremediği için de bir kısır döngüye giriyor.
Harekete geçmek isteyen kişi, harekete geçmek istediği konuda kendi kaynaklarını gözden geçirmeli, adım adım kararlar vermeli, önceliklerini belirlemeli ve bunların sorumluluğunu almalı. Hayatının sorumluluğunu aldığında birey kendisi için yapılması gereken ne varsa herkesten önce adım atabilir hale gelir, çünkü kişi ne yapacağını ve yaptıklarının onu nereye götüreceğini bilir, ne istediğini bilir. Bu yüzden ben özellikle Harekete Geç eğitiminde ‘’Eylem yoksa sonuç yok. Doğru eylemi seçmezsen istediğin sonucu elde edemezsin’’ diyorum. İşte bu doğru eylemi seçmek için kişi kendisini tanıyıp ne istediğini bilip kararlılıkla konunun üzerinde ilerlemeli. O zaman iş hayatında da kendisini tutan bağları, engelleri görüp bu adımlarla bu bağlardan kurtularak ilerleyebilir.
İş hayatımıza başlarken pek çok idealist fikir ile başlıyoruz. İstediklerimizi elde etmemize yönelik umudumuz yüksek ancak iş hayatına başladıktan sonra yeteneklerimize uygun eğitim almamış olmak, potansiyelimize uygun işte çalışmıyor olmak, işte çalıştığımız süre içinde istediklerimizi elde edememek. İş hayatının rutini ile birleştiğinde gerçekten birey üzerinde yoğun bir yorgunluk, tükenme, umutlarından uzaklaşma, vazgeçme gibi etkilere neden oluyor.
Birey hayatın sorumluluğunu almadığında değişimden, değişime yönelik harekete geçmekten ve tabii sahip olduklarını kaybetmekten korkuyor. “Hem memnun değilim hem değiştirmek için karar veremiyorum” düşüncesiyle bir kısır döngüye giriyor. Böylece korku ve endişe yaşamını kaplıyor, sızlanan bireye dönüşüyor.
Bulunduğumuz noktadan memnun değilsek, yerimizi değiştirmemiz gerekir. İstediğimizi elde edene kadar çaba göstermemiz gerekir. Bu durum umudu yaşatan bir davranış, umudu güçlendiren bir davranıştır. Bunu yapamazsak hayalimize ulaşmamızı sağlayacak davranış, endişeyle ve korkuyla düşünülmeye başlandığında kendi kendimizi mahkûm etmeye başlıyoruz. Burada artık “Neye ihtiyacım var, ne istiyorum, ne yapabilirim, kaynaklarım uygun mu, nasıl geliştirebilirim” sorularıyla birlikte harekete geçmek gerekiyor. Hatırlayalım; sorular, cevaplardır.
Uzun yıllardır bireylerle çalışıyorum. Bireysel gelişim çalışmaları ya da kurumsal gelişim çalışmalarında çalıştığım kişiler hep insanlar. Bireyler şirket içinde çalışmalara katıldıklarında da kendilerine hep uzak kalıyorlar. Kendilerini tanımaya ve anlatmaya yönelik uzak duruşları ya da kendilerini rahatça ifade edemediklerini gördüğümde hep önerdiğim bir egzersiz var. Düşlemeye başlayın. Önce düşleyin ve düşünüze odaklanın, düşte endişe yoktur. Ama gerçekten biz özgürce düşünüyor muyuz bunu düşünün. Özgürce düşlemeye ve düşünmeye başladıktan sonra kendimiz için plan yapabiliriz. Gerekenler için plan yapabiliriz. Doğru planı yapabiliriz. Düşümüz bizi yola çıkartır, yolda tutar ve bizi yaşamak istediğimiz ana ulaştırır.
Hangi konuda harekete geçmek istediğimizden emin olmamız gerekiyor. Bunun için ben liste yapmayı öneriyorum. Harekete geçirmek istediğin konularda bir liste yap. 10 maddeye kadar çıkabilirsin özgürce, hatta kocaman bir liste yap kendine. Hayatında hangi konularda harekete geçmek istiyorsun? Listeyi kendi içinde kategorize et ve en sonunda önceliklendir. İlk üç maddeyi belirledikten sonra, bu üç maddeyle ilgili düşlemeye başla. Hatırlayın düşte endişe yoktur, düşte korku yoktur. Özgürce düşleyin ve sonra bu düş’e ulaşmak, gerçek kılmak için plan yapın. Bir tatile çıkma planı gibi bir plan yapın. Tatile çıkmaya karar verdiğimizde ne yapıyoruz? Önce ne zaman, nereye tatile gitmek istediğimize karar veriyoruz. Sonra tatil zamanımıza uygun hazırlıklara başlıyoruz. Sonra günü geldiğinde valizimizi hazırlıyoruz ve yola çıkıyoruz. Tatilimizi geçireceğimiz yere ulaşıyoruz. İşte ben harekete geçmek çalışmasını bir yolculuk planına bir tatil planına benzetiyorum. Çünkü tatil dediğimizde bu herkesin kolaylıkla hemen havaya girebileceği bir konu. Bir tatile çıkar gibi hazırlanmamız lazım. Bu yüzden plan yapmak önemli ama kusursuz plan için uğraşırsanız bir türlü harekete geçemiyorsunuz. Kusursuz tatil için düşünüyorsanız yıllar geçiyor ve siz o tatile çıkamıyorsunuz. Burada da yapılmasını istediğimiz şey ilk hazırlıklarını yap ve o ilk adımı at. O ilk adımı attığında sağ adımınızla ayağını havaya kaldırıp o ilk adımını attığında, sol ayağın yani ikinci adımın seni takip edecektir. Plan yolda ideal hale gelir ve güzelleşir. İstediğiniz noktaya gelir. Kusursuz plan, kusursuz düş yoktur, eksikler olabilir. Hata yapabilirsin. Hata yapmaktan da korkmak, bireyi harekete geçmekten alıkoyuyor, çünkü kusursuzun peşine düşüyor.
O yüzden mükemmeliyetçi bakış açısı bireyi kendi içine mahkûm ediyor. Bu yüzden harekete geçeceğimiz konuyu belirleyip, o ilk adımları seçerek harekete geçelim. Hareketteyken plan yapmaya devam ederiz. Harekette iken adımlarımızı atarken, yapılması gerekenleri yerine getirirken, ihtiyacımıza bağlı olarak planımızı gözden geçirir ve şekillendiririz. Harekete geçmeden önce yapılan plan hiç vazgeçmeyeceğimiz plan değil, bizi adım attırmak için başlatacak ilk plandır. Harekete geçtikten sonra bazı konularda kendimizle ilgili öğrendiğimiz, düşümüzde keşfettiğimiz, harekete geçmekle ilgili tespit ettiğimiz konularda fikrimiz değişebilir. Planımız da gelişebilir. Sen yeter ki harekete geç.
Hayaller gerçekleştirmek için olmalı, bu yüzden kendi düşümüze de sahip çıkmalıyız. Gerçekten kendimizi merkezinde hissettiğimiz düşler kurmalıyız. Odak noktasında bulunup, oradan harekete geçmeliyiz. Başkasının düşlerinden harekete geçmeye çalışırsak, o hareketler bizi istediğimiz yere götürmeyecektir. Televizyon, internet, haberler ve birçok farklı mecradan kişiler kendilerine düş satın alıyorlar. Kendilerine uygun olmayan başkalarının düşlerini kendi düşleri sanıyorlar. Bu nedenle ben eğitimlerimde birkaç adımda harekete geçme çalışmasını anlatıp, kişilerin doğru adımları atacaklarından emin olacakları o kurguyu yaptırmaya çalışıyorum.
Birincisi kâşif olmak… Kendi hayatın için kaşif ol, içerden ve dışardan bak. Sen kimsin, nelerden hoşlanıyorsun, neleri yapmaktan keyif alıyorsun ve zamanı unutturan uğraşların neler ve nasıl bir yaşam istiyorsun? Nasıl bir ortamda nefes almak istiyorsun? Tüm bunları düşle, bir kaşif olarak gözlemle.
İkincisi tasarımcı ol diyoruz. Haydi bakalım elindeki her şeyle en iyi tasarımı yap ve planla. Tıpkı bir sanatçı gibi tasarla ve tasarım yap. Düşlerinle, hayallerinle ilgili yazı yaz, resim çiz ve sonra onun içinde adımlar at.
Karar vermek sürecinde başkalarının görüşünü almak bizi geliştirir. Kendimizden emin olmadığımızda başkasının görüşünü almak, destek almak isteyebiliriz, ancak onay almak için beklemek kararları bizim kendi özümüzden alma becerimizi yok eder, kendimize olan güvenimizi zedeler. Karar almak sürecinde başkasından görüş alalım ve sonra kendi görüşümüz ile birleştirip seçim süzgecimizden geçirip doğru karara ulaşırız. Yapılması en uygun davranış budur. Eğer atmak istediğimiz adımlarla ilgili kendi kararımızdan, kendi sorumluluğumuzdan daha çok başkalarının destek ve onayı için bekliyorsak o zaman bağımlılık geliştiriyoruz. Başkalarının beğenip beğenmemesi bizi konu içinde adım atmaya yöneltiyor. Başkasının bize verdiği değerle kendisine değer veren, bizi beğenmesi, onaylaması ile kendisini seven ve onaylayan olmak, birey olmak konusunda bizi özümüzden uzaklaştırıyor, sahte bir ben yaratıyor. Evet, sosyal bir ortamda, arkadaş çevremiz, ailemiz ile toplumsal bir yapının içindeyiz. Özgün yapımızı özden, içerden sezgilerimizle bularak, kolduğumuz haliyle sevmek ve onaylamak önemlidir. Ancak o zaman içinde bulunduğumuz topluluktan bize gelen öneriler, destekler, kararlar bizim kararımızı güçlendirmek için var olurlar. Neden nasıl sorularının cevaplarını bulmamıza yardımcı olur. Kendimizden emin olduğumuzda korkularımızla yüzleştiğimizde, kaynaklarımızla karşıladığımızda cevaplarımızı bulabiliriz.
Kişi kendisiyle, nelerden keyif aldığıyla, nelerden korktuğuyla yüzleşmediğinden kendini sürekli bulutlu bir havaya mahkum ediyor, ayaklarını görünmez prangalarla bir yere bağlıyor, kendi hücresini yaratıyor.
Korkunun ve endişenin yarattığı bir hipnoz ile birey yerinden kıpırdayamıyor hale geliyor. Elbette bu korkunun temellerine bakmak gerekir. Sorular cevaplardır, bu noktada mutlaka destek almalarını öneriyorum, bir eğitim programına katılabilirler, bir koç, danışman, psikologla çalışabilirler. Destek aldıklarında dışarıdan gerçekçi şekilde bakan birisiyle kendilerine bakış açılarını ya da korkularının yeterince bilgiye ve deneyime sahip olmadıkları için büyüdüğünü keşfediyorlar. Bu korkunun pek çok nedeni var. Çocukluktan gelen bazı nedenler korkulara neden olabilir. Mevcut düzeni yitirmek korkusu da önemli bir konu. Ancak yine kişinin geleceğe dönük farklı beklentileri olup, mevcut düzenini kaybetmekten korktuğu için hayatının sorumluluğunu almıyor anlamına gelebilir.
Konfor alanı dediğimiz o alandan çıkmamak, bizi hayatın içinde istediklerimizi yapmaktan, hayatımızın sorumluluğunu almaktan alıkoyuyor. Bu noktada küçük küçük adımlar atılmasından yanayım. Birlikte çalıştığım kariyer danışmanlığı yaptığım kişiler, çoğunlukla “İşimden nefret ediyorum. Artık bu işi yapmak istemiyorum” diyerek geldiklerinde, mevcut işin içinde öncelikle ne yapabiliriz diyorum. Mevcut işini yaparken korkularından ve endişelerinden kurtulma, kendini keşfetme çalışmasını öneriyorum. O kadar endişe ve korku içindeyken, yeni süreçlere geçtiğinde korkusunu ve endişesini büyütebilir. Yeterince iyi bir yol planı yapmadıysa, elinde güzel bir harita yoksa süreç zorlaşır. Bu nedenle her gün bir adım, her gün bir keşif, her gün bir düşünme, doğru merkezden bakış, bağlanma, adanma bireyin bu konuda kendisini rahatlatıyor. Daha rahat hissetmesini ve kendisi için doğru adımlar atmasını sağlıyor.
Evet, doğru eylemi seçmek için kendimiz ile ilgili aktif farkındalığımızı, bilinçli seçimlerimizi büyütmemiz gerekiyor. Sonra yapmamız gereken kaşif olarak kendimize baktıktan sonra, bir tasarımcı gibi kendi hayatımız ve yapmak istediklerimiz üzerinde çalışmak. Profesyonel bir sporcu gibi, bir müsabakaya hazırlanır gibi yapma eylemine geçmemiz gerekiyor. Bir sporcu bir müsabakaya hazırlanırken ne yapıyor? Antrenman yapıyor, planı var hazırlanıyor, kendisini kondisyonu, eşyalarını her şeyini hazırlıyor. Kimlerden destek alacağına, nasıl çalışacağına karar veriyor. Sonra bütün bunları koordine edip yola çıkıyor.
Hayat boyu sürecek bu yolculukta önce kendimize sonra da yaşamak istediklerimize odaklanarak, her nefeste, her bakışta, her adımda fark ederek, kendimizi kutlayarak yolumuza sevgiyle devam edelim.
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Oldukça iyi bir içerik tebrikler merve hanım ...
Çalışmalarınızda başlarılar dilerim. ...
gerçekten güzel bir yazı derlemişiniz ellerinize sağlık ...
Oldukça iyi bir içerik ...
Tebrikler ...
Yenibiris.com | Copyright © Tüm Hakları Saklıdır 2000-2020